Bilindiği üzere "2023 Eğitim Vizyonu" Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 23 Ekim 2018 tarihinde açıklandı. Bu vizyon belgesinde birçok konu yer almakla birlikte deyim yerindeyse arslan payının okul yöneticilerine ayrılmış olması elbette anlamlıdır.
Bu vesileyle literatürde yer etmiş olan "Okulu müdür yönetir" sözü bakanlıktan çıkan bir yazının noktasına virgülüne dokunmadan paraflanıp aşağıya havale edilerek okul müdürünün elinde hayat bulduğu gerçeğini hatırlatırken; "Okul Müdürü Kadardır" sözü de tarihinin en zayıf halini yaşayan müdürleri iyileştirmenin aslında okulları ve nihayet eğitimi iyileştirmek olduğu gerçeğini hatırlatmaktadır.
Bu hakikati en iyi bilen Eğitim Profesörü Bakanımız bu nedenle olsa gerek neşteri buradan vurdu ve okul yöneticileriyle ilgili çok köklü bir değişim vizyonu ortaya koydu. Nitekim "2023 Eğitim Vizyonu" ile açıklanan okul yöneticilerini bekleyen yenilikleri aşağıdaki şekilde açıklamak mümkündür:
Bu hakikati en iyi bilen Eğitim Profesörü Bakanımız bu nedenle olsa gerek neşteri buradan vurdu ve okul yöneticileriyle ilgili çok köklü bir değişim vizyonu ortaya koydu. Nitekim "2023 Eğitim Vizyonu" ile açıklanan okul yöneticilerini bekleyen yenilikleri aşağıdaki şekilde açıklamak mümkündür:
1. Okul yöneticilerine yüksek lisans şartı geliyor
Daha önce yüz günlük planda "profesyonel eğitim yöneticiliği" olarak açıklanan ve kamuoyunda farklı yorumlara neden olan bu uygulamanın yüksek lisans şartı olduğu artık kesinleşmiştir. Detayları henüz belli olmamakla beraber yüksek lisans adının duyulması bile eğitim camiasında bu göreve ilişkin bakış açısını değiştirmeye yetmiştir. Zira hâlihazırda inşaat, bakım onarım ve okula para temini ile özdeşleşmiş olan okul müdürlüğünün aslında böyle bir görevinin olmadığı, asli görevinin eğitim liderliği olduğu gerçeği yüksek lisans şartı ile en azından farkındalık yaratmıştır.
Özünde eğitimi yöneten insanların eğitim yöneticiliği ile ilgili yüksek düzeyde eğitim almaları zaten işin doğası gereğidir. Bu alandaki temel kavramların bilinmesinin bile kazandıracağı bakış açısı ve vizyon hiç şüphesiz eskisinden çok daha ileri düzeyde olacaktır. Ancak bu yüksek lisanstan maksat, eğitim yönetiminde profesyonel bir ivme yakalamaksa bu eğitimin de doğal olarak eğitim yönetimi alanında olması işin doğası gereğidir. Dahası bu işin özel üniversite karaborsasına düşürülmeden devlet eliyle ciddiyetle yapılması önemlidir. Bu manada MEB ile YÖK arasında yapılacak bir mutabakatla devlet üniversitelerinde veya hizmet içi eğitim kapsamında eğitim yönetimi alanında isteyen herkese yüksek lisans yapma imkanı sağlanmalıdır.
2. Okul yöneticileri yazılı sınavla atanacak
Bilindiği üzere hâlihazırda ilk defa müdür ve müdür yardımcısı olacaklar için yazılı sınav ve sonrasında mülakat sınavı yapılmakta, mevcut yöneticilerin dördüncü yılın sonunda yeniden yönetici olması ise Ek-1 değerlendirme formu üzerinden yapılmaktadır. Hal böyleyken vizyon belgesinde okul yöneticilerinin yazılı sınavla atanacağına vurgu yapılması mülakat sisteminin kaldırılacağı şeklinde yorumlanmaktadır. Zira çok iyi bilinmektedir ki mevcut sistemde deyim yerindeyse bütün olumsuzlukların anası mülakat sistemidir. Mülakatın olduğu yerde adalet ve güven duygusu yok olmakta, hukuk devletine güven kalmamakta, kariyer ve liyakat sistemi tıkanmakta ve nihayet eğitim sistemini bakanlık değil baskı gurupları yönlendirmektedir.
Bu durumdan en çok muzdarip olan ise yine hiç şüphesiz yöneticiler olmaktadır. Nitekim mülakata yön veren baskı guruplarının ağına takılan yöneticiler bu girdabın içinde savrulmaktadır. Yöneten değil aksine yönetilen olmakta, etken değil edilgen, aktif değil pasif, güçlü değil zayıf olmakta ve buna bağlı olarak okullar ve eğitim de bu savrulmadan nasibini almaktadır. Bu nedenle önce yöneticileri, sonrasında ise okulları ve nihayet eğitim sistemini öncelikle baskı gruplarının ağından kurtarmanın tek yolu hiç şüphesiz kariyer ve liyakat sistemini sağlam bir şekilde oturtmaktan geçmektedir. Bu hakikati gören eğitimci bakanımızın bu yöndeki çabaları umut vericidir.
3. Okul yöneticilerine kalıcı kadro verilecek
Bilindiği üzere son yıllarda okul yöneticiliği görevi kazanılmış hak olmaktan çıkarılıp iğreti bir görevlendirme şekline dönüştürülmüştür. Bu durum ise bu görevlerin geçici ve iğreti bir ruh haliyle yapılmasına ve dört yıllık süreyi doldurma amacına yönelik günü kurtarma işlevine dönüşmektedir. Haliyle bu durum uzun vadeli kalıcı başarıya engel teşkil etmektedir. Bu sebepten olsa gerek yerinde bir hamle ile okul yöneticilerine kalıcı kadro vermek suretiyle bir sistem oturtulmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır.
Dahası öğretmenlik meslek kanunu kapsamında verilecek olan bu yönetici kadroları ile bu göreve kimlik kazandırılmaya ve güçlendirilmeye çalışdığı anlaşılmaktadır. Yüksek Lisans, yazılı sınav ve kalıcı kadro bir bütün olarak düşünüldüğünde bu görevin profesyonelleşmesi ve bir meslek haline gelmesi bu şekilde sağlanmış olacaktır. Ayrıca bu görevi yapacak olan yönetici adaylarının kendilerini bu alanda yetiştirmelerine, geliştirmelerine ve özlük hakları bakımından güven içinde yapabilmelerine imkân sağlanmış olacaktır.
4. Okul yöneticilerinin yetkileri artırılacak
Milli Eğitim Bakanlığının yalın gerçeğini ifade etmek gerekirse hakikat şu ki "Bakan emir veriyor, okul müdürü uyguluyor." Gerisi hiyerarşi, bürokrasi vs. vs. Emirlerinin hayat bulmasını isteyen bir bakan haliyle onu uygulayacak olan birinci kişilerin elini güçlendirmek isteyecektir. Aksi halde teorinin kağıt üzerinde kalması olasıdır. İşte bu yalın gerçekten hareketle olsa gerek yeni bakanımız reformist bir yaklaşımla gerçekçi bir adım atmaya çalışmaktadır. Bakanlığın tüm eğitim sistemini, emir ve talimatlarını hayata geçiren okul yöneticilerinin yetkilerini artırmaya çalışmaktadır. Nitekim hâlihazırda deyim yerindeyse davul okul yöneticilerinin boynunda, tokmak iste başkalarının elindedir.
Okulun inşaatını, bakımını, onarımını, eğitimini, başarısını, personel işlerini, öğrenci işlerini ve nihayet aklınıza gelen her türlü sorumluluğu bir yumurta küfesi gibi sırtında taşıyan okul müdürlerinin ders programı ve nöbet çizelgesi hazırlamak dışında hiçbir yetkisinin olmadığını, daha doğrusu kullandırılmadığını söylesem inanmakta zorlanabilirsiniz. Ama acı gerçek bu… Böylesi bir çarpık sistemin yürümeyeceği, tıkanacağı en iyi ihtimalle "mış gibi" yapılarak geçiştirileceği aşikardır. Bu gerçeği engin bilgisiyle bilen yeni bakanımız "davul kimdeyse tokmak da onda olmalıdır" anlayışıyla okul yöneticilerinin yetkilerini artırmaya çalışmaktadır.
Bu konuda detaylar henüz netleşmemiş olmakla beraber, alanda tıkanmalara sebep olan ve okul müdürlerine devredilmesi beklenen problem alanlarını birkaç madde ile özetlemek mümkündür:
a. Okullara ayrılması düşünülen bütçenin harcama yetkisinin de okul müdürüne verilmesi beklenmektedir.
b.Ücretli öğretmen görevlendirme sisteminin daha önce olduğu gibi okullara verilmesi önemli bir problemi çözecektir. Zira mevcut uygulama torpil bataklığına ve arpalığa dönüşmüş durumdadır.
Adaylar sistem üzerinden okul tercih etmeli, okul müdürü ise eğitimin, okulun ve öğrencilerin yarırına olacak en uygun kişiyi kendisi seçmelidir. c. Okullar için ayrılan bakım onarım ödenekleri doğrudan okullara aktarılmalıdır. Zira ilgili ödenekten bütün okullar yararlanamamakta, genellikle belli okullara israf derecesinde aktarılırken, torpili olmayan ihtiyaç sahibi okullara hiçbir şey yapılmamaktadır. d. Disiplin amirleri yönetmeliğine bir madde ekleyerek her okul müdürü kendi yetkisi kapsamında olan disiplin soruşturmalarını ciddi ve usule uygun olmak şartıyla kendisi yapmalı ve yetkisi dahilinde olan cezaları da kendisi vermelidir.
5. Okullara ödenek aktarılacak
Okulların en temel problemi olan ödenek sorunu çözülürse hiç şüphesiz tarihi bir adım atılmış olacak ve bu sorunu çözen bakan da okul yöneticilerinin gözünde tarihe geçmiş olacaktır. Nitekim halihazırda maddi imkan gerektiren bazı uygulamalar genellikle olmayan "yerel imkanlara" havale edilerek deyim yerindeyse okul müdürlerinin mucize yaratması beklenmektedir. Bu durum ise okul müdürlerini çaresiz bırakmakta ve birçok uygulama yarım kalmakta, ya da arzu edildiği gibi başarıya ulaşamamaktadır.
Dolayısıyla devlet olanaklarından, desteğinden ve gücünden yoksun olarak alanda yalnız kalan okul müdürleri maddi ve manevi imkânsızlıklar içinde tek başına uğraşmak zorunda bırakılmaktadır. En kötüsü ise para konusu nedeniyle okul idaresi ile veliler daima karşı karşıya gelmektedir. Ödenek sorununun çözülmesiyle okul müdürleri ciddi manada rahatlamış olacak, okulların fiziki olanakları anlamında ciddi bir dönüşüm gerçekleşmiş olacak ve en önemlisi okul müdürleri asli görevleri olan eğitim liderliği işine yoğunlaşacaktır.
6. Okul yöneticilerinin özlük hakları ve mali hakları iyileştirilecek
Okul yöneticileri öğretmenlere göre sayısal azınlıkta kaldıkları için genellikle popülist yaklaşımlar nedeniyle hem devlet tarafından hem de sendikalar tarafından ihmal edilen grubu oluşturmaktadır. Bu nedenle hâlihazırda özlük hakları ve mali haklar bakımından tarihinin en kötü durumunu yaşamaktadır. Söz gelimi okulun her türlü sorumluluğu kendisine verilen okul müdürlerinin toplam ücretlerinin yönetimi altındaki öğretmenlerden daha az duruma düşmüş olması, bu görevin saygınlığını istihza konusu ederken, bu çarpık durum makam şoförünün müdüründen daha fazla maaş aldığı eski Türkiye'nin hastalıklarını okul müdürlerinin şahsında yeniden nüksettirmiştir.
Bu nedenle yönetici konumunda olan insanların kendi yönettiği insanlardan bir kuruş dahi olsa fazla ücret almaları devlet mantığının ve yönetim sisteminin doğası gereğidir. Bu mantıktan hareketle okul yöneticilerinin özlük hakları ve mali hakları bakımından iyileştirilmesi bu görevin saygınlığı açısından önemlidir.
Sonuç olarak vizyon belgesiyle okul yöneticiliği sisteminin köklü bir değişimle yeniden kurulmaya çalışılması okulların ve nihayet eğitimin ayağa kaldırılması bakımından son derece yerindedir.
Kaynak: http://www.mebpersonel.com/meb/okulyoneticiligindeyenivizyonh225824.html
Adres:
HÜSREV PAŞA MAH. 1235.2 SK. ŞEHIT MAHIR AYABAK ORTAOKULU VE ILK OKULU BLOK NO 1A MERKEZ / BİTLİS
Telefon
04342287463